Notice: Undefined offset: 1 in /home/cerkezkoy/public_html/libraries/quix/app/drivers/joomla/template.php on line 206

Yaygın gelişimsel bozukluklar hakkında sık sorulan sorular.

  • Yaygın Gelişimsel Bozukluklar Nelerdir?

    Yaygin Gelisimsel Bozukluklar, sosyal, zihinsel, motor ve dil gelisimi alanlarinda normal gelisimden sapma ve gerilik ile kendini gösterir. Bu kategoride tanimlanan bozukluklar sunlardir:

    • Otizm
    • Asperger Sendromu
    • Rett Sendromu
    • Çocukluk Çaginin Dezentegratif Bozuklugu
    • Atipik Otizm
  • Asperger Sendromu Nedir?

    Asperger Sendromu, otizme benzeyen bir yaygın gelişimsel bozukluktur.</p>
    Bu sendromu, otizmden ayıran en önemli fark zeka ve dil gelişimlerinin normal düzeyde olmasıdır. Asperger Sendromu olan çocuklarda iletişim kurmada ve sosyal ilişki kurmada güçlükler yaşanır.
    <p>Hayali ve yaratıcı oyun üretemezler. Bu çocuklar çok sınırlı konularda aşırı bilgi sahibi olabilirler. Mekanik oyuncaklara çok düşkündürler.

  • Hiperleksi Nedir?

    Otistik çocuklar yazılara ve rakamlara karşı özel bir ilgi duyarlar. Bazi otistik çocuklar henüz 3 yaşındayken yazıları okumaya başlarlar. Ancak bu ilk zamanlarda anlamlı bir okuma değildir. Bu gelişmiş okuma yetisine “hiperleksi” denir.
    Otistik çocukların %10-20’si hiperleksiktir. Okuma yetisi eğitimde kullanılabilir ancak sosyal yönden desteklenmesi gereklidir.

  • Problem Davranışlar Nelerdir?

    Çocukların yeni becerileri öğrenmelerini, var olan becerilerini uygun bir şeklide kullanmalarını, çevresiyle etkileşimlerini olumsuz etkileyen, kendisine ve çevresine zarar veren davranışlar problem davranışlardır.

  • Problem Davranışlarla Nasıl Baş Edilir?

    Problem davranışları önlemek için davranışın nedeni ve çocuk için amacının belirlenmesi ve davranışla ilişkili değişkenlerin saptanması gerekmektedir.
    Bu değişkenler sistemli bir şekilde yapılan gözlemler sonucunda ortaya çıkartılır ve olumlu yaklaşımlar kullanılarak (yeni beceri öğretimleri, öğrenme ortamını düzenleme vb.) bu davranışlarla baş edilir.

  • Zihinsel Engel (MR) Nedir?

    Gelişimsel dönemde ortaya çıkan, uyumlu davranışlarda görülen yetersizliğe ilaveten genel zeka fonksiyonları açısından normalin altında olma durumudur.
    Bu çocuklarımız gelişim basamaklarını, normal gelişim gösteren akranlarından daha yavaş da olsa takip ederler.
    Zeka bölümlerine göre farklı derecelendirmeleri vardır

  • Tepkisel Bağlanma Bozukluğu Nedir?

    Tepkisel bağlanma bozukluğu 5 yaşından önce gelişir. Sağlıksız çocuk bakımından dolayı ortaya çıkan bir bağlanma ve iletişim problemidir.
    Yetersiz bakım, sağlıksız iletişim, çocuğa bakım veren kişilerin sürekli değişmesi ile bu problem gelişebilir.

  • Engelliliğin Oluşum Nedenleri Nelerdir?

    Engelliligin olusum nedenleri çok çesitli olabilmektedir. Otizm gibi bazi gelisimsel bozukluklarda nedeni tam olarak bilinmemekle birlikte, genel olarak bilinen 3 neden üzerinde durulur:

    Dogum Öncesi Olusan Nedenler: Annenin yasi, beslenmesi, hamilelikte kullandigi ilaçlar, içki, sigara ve uyusturucu gibi aliskanliklari, radyasyona maruz kalma, psikolojik sorunlar, akraba evliligi, geçirdigi hastaliklar (özellikle hamileligin ilk aylarinda geçirilen Rubella-kizamikçik, frengi, toksoplazma gibi), kazalar-travmalar, çocuk-anne arasindaki kan uyusmazligi, genetik olarak aileden geçen bazi özelliklerin tasinmasi gibi nedenler sayilabilir.

    Dogum Sirasinda Olusan Etkenler: Erken-geç dogum, kordon dolanmasi, güç ve riskli dogum, dogum sirasi kazalar (bebegi düsürme gibi), vakum-forseps gibi aletlerin özellikle uzman olmayan kisilerce kullanilmasi, dogumun hijyenik olmayan ortamlarda yapilmasi, doktor hatalari gibi nedenler sayilabilir.

    Dogum Sonrasi Olusan Nedenler:Enfeksiyona maruz kalma, çocugun geçirdigi hastaliklar (menenjit, beyin iltihabi gibi), hastaliklarda yanlis ve geç müdahale, beslenme bozukluklari (yetersiz ve dengesiz beslenme), kazalar-travmalar, çocuk istismari, çok yetersiz çevre kosullari vs. sayilabilir.


Down Sendromu

  • Down Sendromu Nedir?

    Normalde insanda 23 çift (46 adet) kromozom bulunmaktadır.

    Down sendromu; 21 numaralı kromozomun bir çift değil de fazladan bir tane kromozom eklenmesi sonucu üç kromozomlu bir hale gelmesiye toplam kromozom sayısının 47 olması sonucunda gelişen bir sendromdur. Bu nedenle Down sendromu "Trizomi 21" (Trizomi G)  veya "Mongolizm" olarak da anılmaktadır.


    Resim 1-   Down sendromunda 23 çift numaralandırılmış kromozomun 21. çiftinde bir fazla kromozomun olması dikkat çekiyor.  XX cinsiyet (sex) kromozomu cinsiyetin kız olduğunu gösteriyor.

    Genetik literatürde down sendromlu erkekler 47, XY, +21, kızlar 47, XY, +21 olarak ifade edilir. 

    Örneğin 18. kromozomun iki yerine üç tane olması da "Trizomi 18" (Edwards sendromu) olarak bilinir. Bu durumda erkek çocuklarda 47, XY, +18, kız çocuklarda 47, XX, + 18 olarak ifade edilir.

  • Neden Down Sendromu?

    Bu hastalık ilk defa 1866 yılında İngiliz hekim John Langdon Down tarafından tanımlanmıştır.  1959 yılında ise ilk defa  21. kromozomun iki değil üç adet olduğu Jerome Lejeune tarafından gösterilmiştir.

    Down sendromlu çocukların yüz şekilleri tipiktir. Bu çocuklar yalnızca yüzlerine bakılarak bile çoğu zaman teşhis edilebilmektedirler.
     

    Down sendromlu çocuklarda:
    Down sendromlu bireyler moğol ırkına benzetildiği için "mongolizm" olarak da anılmaktadır. Bu bireylerde:
    - Makroglossi (büyük dil)
    - Küçük çene
    - Epikantus katlantısı (göz kapağında katlantı)
    - Düşük kas tonusu (kaslarda gevşeklik)
    - Kol ve bacak kısalığı
    - Ödemli (şiş) yüz
    - Kısa boy (ortalama 150 cm)
    - Avuç içi çizgisinin iki değil, bir tane olması ("Simian Çizgisi") gibi genel özellikler bulunmaktadır.

     



    Avuç içinde simian çizgisi- Down sendromlu bireylerin pek çoğunda olan ortak bir özelliktir.

     

     

     


    Down sendromu ne tür problemler üretir?
    Down sendromlu bebeklerin ortak bir takım özellikleri vardır.

    Down sendromlu bireylerde ileri düzeyde mental (zihinsel) ve gelişimsel gerilik mevcuttur. Normalde ortalama IQ 100 iken, down sendromlu kişilerde ortalama IQ 50'dir. Bu nedenle öğrenmeleri düşüktür. "Mozaik türü down sendromunda" IQ ve öğrenme başarısı diğer down sendromlulara göre % 30 daha fazladır.

    Bu kişilerde zihinsel gerilik ve kognitif eksiklikler haricinde görme, duyma, kalp, tiroid (hipotiroidi) ve barsak sistemi ile ilgili sorunlar da sık olarak görülmektedir.

    Ayrıca down sendromlu bireylerin vücut dirençleri (immünite) düşük olup kanser açısından da risk altındadırlar. Bu kişilerde epilepsi (sara) sık görülmektedir.

    İleri yaşlarda gebelik mongolizm risklerini arttırıyor...
    Ailesinde mongolizm öyküsü olan VEYA 35 yaş üstü gebe kalan annelerde bu hastalığın ortaya çıkma olasılığı artmaktadır. Bununla birlikte çalışmalara göre down sendromlu bebeklerin çoğunluğu genç yaşta anne olan ve ailesinde herhangi bir genetik hastalık olmayan annelerin çocuklarıdır.

    PRENATAL TANI (Doğum öncesi tanı)
    Down sendromunu doğumdan önce teşhis etmek amacıyla hiç bir risk faktörü olmasa bile hastalığın taranması amacıyla prenatal (doğum öncesi) dönemde bazı testler anne adaylarına uygulanmaktadır.

    Prenatal testlerin bir kısmı;
     PAPP-A ve Free-Beta HCG hormonları
     Bebeğin USG ile ense deri saydamlığı ölçümü
     Burun kemiği varlığının ve büyüklüğünün incelenmesi
     Dopler USG  ile damarlardaki kan akımının değerlendirilmesidir.

    İkili tarama testi erken tanıda önemlidir...
    PAPP-A ve Free-Beta HCG hormonlarına 11.-14. gebelik haftalarında anne kanından bakılır. Ense deri saydamlığı ölçümü ve yukarıda ki hormonlar birlikte değerlendirilir. Yapılan ultrason incelemeleri ile birlikte kandaki hormonların biyokimyasal olarak değerlendirilmesi ile risk oranı saptanmaktadır. Buna, "ikili tarama testi (double test)" adı verilir.

    Yine, down sendromlu bebeklerde burun kemiğinin kemikleşmesi gecikmekte 11.-14. haftalarda USG de burun kemiği görülmemektedir veya normalden çok daha küçüktür.

    USG ve kan testi (ikili test) birlikte yapıldığında % 90 civarında down sendromunu yakalanabilmektedir.

    Üçlü tarama testi de önemlidir...
    11-14. haftalarda ikili tarama testi yaptırılmadığında veya zamanı kaçırıldığında 16 ile 20. gebelik haftalarında anne kanında AFP, HCG, Estriol hormonlarına bakılması esasına dayanan "üçlü tarama testi" (triple test) uygulanmaktadır.

    Testin tek başına Down sendromunu yakalama olasılığı % 80-90 arasındadır.

    İkili ve üçlü tarama testlerinin birbirine göre bir üstünlüğü bulunmamaktadır.  

    Gebelikte (prenatal) tanısal testler...
    İkili test ve üçlü test adı üstünde gebelikteki (prenatal) tarama testleridir ve bu testler hamilelikteki mevcut olası riski matematiksel olarak hesaplamaktadır. Bebeğin kromozomunun normal olup olmadığının belirlenmesi ancak fetal hücrelerden yapılan genetik inceleme ile saptanabilir.

    Amniyosentez işlemi bebeğin amniyon suyundaki hücrelerin genetik olarak incelenmesi amacıyla genellikle 16-20. gebelik haftaları arasında yapılmaktadır.

    11.-14. hafta da yapılan CVS (koryon villus örneklemesi) ise anne karnında bebeğin eşinden (plesenta) parça alındıktan sonra genetik incelenmesine dayanır.

    Amniyosentez ve CVS (koryon villus incelemesi) işlemleri kesin tanı koydurucu bir testlerdir. Bu testlere "Diyagnostik (tanısal) test" adı da verilir.

    Tanısal testlerde alınan materyaller nasıl incelenir?
    Amniyosentez ve CVS (Chorion Villus Sampling) sonucu alınan dokular genetik laboratuarında çeşitli işlemlere tabi tutulur ve çoğaltılır. Alınan materyaller üretilerek belli bir safhada dondurulur ve mikroskop altında incelenir. Numaralandırılmış kromozomlardaki düzensizlikler -eğer varsa- saptanır. Sonuçlar yaklaşık 2–3 hafta sonra çıkmaktadır.

    Down sendromlu bebek doğurmak anne elinde değildir...
    Down sendromu konusunda iki şey kesindir; Down sendromunun kaynağı anne baba değildir, Hamilelik öncesi veya sırası olan hiç bir şey çocuğun down sendromunlu doğmasına yol açmaz.

    Down sendromlu çocuklarında kendine özgü kişilikleri, dünyaları, yetenekleri ve düşünceleri vardır.

    Dünyanın her yerinde ve tüm insan ırkında Down Sendromu mevcuttur ve zamanla ortaya çıkan bir durum değildir. Down Sendromlu insanların, insanoğlunun oluşumundan beri var olduğu düşünülmektedir. Dolayısıyla  Down Sendromunu yaşamın doğal bir parçası olarak kabul etmek gerekmektedir.

    Kimler down sendromu açısından riskli gruptadır?
     35 yaşından sonra hamile kalanlar
     Önceden down sendromu veya başka bir aneuploidi öykülü bebek doğurma öyküsü olanlar
     Birinci derecede ailesinde down sendromu veya başka bir aneuploidi öykülü bebek doğurma öyküsü olanlar
     İkili tarama testi yüksek çıkanlar
     Üçlü tarama testi yüksek çıkanlar down sendromu açısından risk taşırlar. O yüzden bu özelliklere sahip kişilerde tanısal testlerin yapılması önerilmektedir.

    Tanısal testlerde down sendromu tespit edilirse ne yapılır?
    Gebelikte anne karnında 6. gebelik ayına kadarki dönemde down sendromu tespit edilen hastaların ailelerine gebeliğin sonlandırılması yani suni sancı ile erken doğum önerilir. Bu konuda ailenin imzalı- yazılı rızası şarttır. Ebeveynler ancak rıza verirse hastaneden birden çok hekim tarafından verilen sağlık kurulu kararı ile "gebelik termine edilir", yani sonlandırılır.

    Eğer aile gebeliğin terminasyonunu kabul etmezse gebelik normal şekilde izlenilir. Doğumdan sonra bebeğin olası iç hastalıklarına karşı tetkik ve tedaviler konusunda aile bilinçlendirilir. Maalesef down sendromlu çocuklar hayatları boyunca özel rehabilitasyon, fizik tedavi ve özel bakıma ihtiyaç duymaktadırlar. Özel okullarda rehabilitasyonlar ve itinalı eğitimlerle öğrenmeleri arttırılarak hayata kazandırılabilmektedirler.

    Down sendromlu 10 bebekten 9'u ilk bir yıl içinde yaşamlarına devam eder. Down sendromlu bireylerin yarısı 60 yaşına kadar yaşamaktadırlar. Ölüm genelde kalp hastalıkları, enfeksiyon veya kansere bağlıdır.

    Down sendromunda görülen kanser türleri nelerdir?
    En sık olarak kemik iliği kanserleri görülmektedir. Kemik iliği kanserleri arasında ALL ve AML sıkça rastlanmaktadır.

    Down sendromunda en sık olarak görülen kalp hastalıkları nelerdir?
    Down sendromunda en sık olarak görülen doğuştan kalp hastalıkları arasında "endokardial yastıkçık defekti" olarak da bilinen ASD (Atrioventriküler septal defekt) bulunmaktadır. Bu durum tüm down sendromlu bebeklerin % 40'ında görülmektedir ve kalbin kulakçık kısmında delik olması ile karakterizedir.

    ASD sorununu VSD (Ventrikuler septal defekt) problemi izler. Bu durumda bireylerin yaklaşık % 30'unda görülmektedir ve kalbin karıncık kısmında delik ile kendisini göstermektedir.


Konuşma Bozuklukları

  • Konuşma Bozukluğu Nedir?

    Konuşma, çevremizdeki kişilerle iletişim kurmanın başlıca yollarından biridir. Bu normal büyüme ve gelişmeyi izlemek için en etkili yollardan biri olmakla birlikte, potansiyel sorunları tanımlamak için başvurulan ilk yollardandır. Konuşma bozukluğu, genellikle bir ses, kelime veya cümlenin tekrarı ile şekillendirilen ritim bozukluklarıdır. Kekemelik, belki de en ciddi konuşma bozukluğu olarak gösterilebilir. Diğer konuşma bozuklukları ise:

     Mafsal eksiklikler: Yanlış ya da uygunsuz yapılan seslerin çıkışı

    Ses bozuklukları: Kalite, ses perdesi, ses, ses yüksekliği ve anormallikleridir.

     Gecikmiş konuşma bir çocuğun yaşıtlarıyla benzer konuşma becerilerini sağlayamaması olarak tanımlanabilir. Herhangi bir organa bağlı olarak konuşmada bozukluk olmasına organik konuşma bozukluğu; herhangi bir organda bozukluk olmadan ortaya çıkan duruma işlevsel konuşma bozukluğu denilir.

  • Konuşma bozukluğunun nedenleri nelerdir?

    Bir çocukta konuşmanın olabilmesi için dil (lisan) becerisi gelişmiş olmalı, ses üretimi yapılabiliyor olmalı ve konuşma işlevini yerine getirecek organlarda bozukluk olmamalı. Bu durumda zeka, işitme, görme, ağız boşluğu, üst hava yolları, akciğerler ve bunları besleyen sinir sistemi ve kas sisteminin doğal olması gerekir. Bu nedenle gecikmiş konuşması olan bir çocukta konuşma bozukluğu varlığının belirlenebilmesi için göz, kulak, burun, boğaz, beyin, sinir sistemi ve kas, iskelet sistemi problemleri araştırılmalı. Konuşmada gecikmenin en önemli nedenlerinden biri işitme azlığı. İşitme azlığı doğumsal olabileceği gibi sonradan da oluşabilir.

     

    Çocuğunuz daha önceden duyarken yeni başlayan bir işitme azlığı olabilir. Yüksek sesleri duyması, bazı sesleri (sadece pes sesler, sadece tiz sesler) duyması onda işitme kaybı olmadığını göstermez ancak konuşmanın başlamamasına neden olabilir. Bu nedenle konuşmasında gecikmeden şüphelenilen çocuklarda detaylı bir işitme değerlendirmesi yapılması gerekli. Sonradan olma işitme kaybının en sık nedeni üst solunum yolunda sorun yaşayan çocuklarda orta kulak havalanmasının bozulmasıyla ortaya çıkan durumlar. Bunun yanında fark edilmeyen bir damak yarığı (submukozal) dil bağı varlığı gibi ağız içi problemleri de geç konuşma veya konuşma bozukluğu yapabilir.

     

    KBB, çocuk nörolojisi ve çocuk psikiyatrisi, bu çocuklardaki patolojiyi ortaya koymak için birlikte çalışır. Organik bozuklukların olmadığı saptanan çocukta problem işlevseldir. Sorun işlevsel konuşma bozukluğu olabilir veya gelişimsel dil gecikmesi olabilir. İşlevsel konuşma bozukluğunda ise herhangi bir organik neden yoktur. Bu durumda da en çok psikiyatrik rahatsızlıklar araştırılmalı.

    Bekle gör yöntemi ile takip edilebilir
    Çocuğunuzun dil gelişiminin tamamlanabilmesi için öncelikle dili anlamalı, sonra dili kullanabilmeli. Bunlara alıcı dil ve ifade edici dil denilir. Henüz konuşamayan bir çocukta dili anlamanın gelişmiş olması beklenir. Eğer alıcı dil becerisi gelişmişse kabaca beyin ve sinir sistemi açısından bir sorun olmadığı düşünülebilir. Böyle bir çocuk henüz konuşamaz ancak ‘Bana topu getir; oyuncağını dolaba koy’ gibi komutları yerine getirebilir. Alıcı dili gelişen ancak ifade edici dili henüz oluşmamış 18-20 aylık çocuklarda gelişimsel dil gecikmesi olabilir. Bu durumda çocuk ‘bekle-gör’ yöntemiyle izlenebilir ancak bu arada diğer patolojiler araştırılmalı. Özellikle bu çocuklarda genelde ailede geç konuşan anne, baba veya kardeş öyküsü bulunur.

  • Konuşma gecikmesinin nedenleri
    • Ailesel dil gecikmesi
    • Gelişimsel dil gecikmesi
    • Prematüre doğum veya büyüme gelişme geriliği
    • İki dil konuşulması, sağ el-sol el kullanılması gibi çatışma yaratan durumlar
    • İşitme kayıpları, işitmenin algılama bozuklukları
    • Dil bağı, yarık damak-dudak gibi ağız içi problemleri
    • Otizm, zeka geriliği yapan hastalıklar
    • Psikososyal uyaran eksikliği
    • Üzerine titrenen çocuk; bir başka deyişle çocuğa konuşma fırsatının verilmemesi
  • Konuşma bozukluğunun belirtileri nelerdir?

    Bebeğinizde aşağıdaki gelişmeler yoksa bir uzmana danışabilirsiniz.

     Her bebek 3–6 aylık oluncaya kadar anlamsız sesler çıkarabilir ve bu o çocukta işitme kaybı olmadığını göstermez. Sağlıklı doğan her bebekte mutlaka işitme taraması yapılmalı.
     

    6–12 aylık bebek ''ba ba ba; ma ma ma'' gibi anlamlı sesler çıkarmaya başlamalı.
     

    12 aylık bebek ‘evet’, ‘hayır’ gibi komutları anlamalı, ismiyle çağırıldığında bakmalı.
     

    12–16 ay arasında ‘dede; baba’ gibi anlamlı 1–2 kelimesi olmalı.
     

    24. ay tamamlandığında 5–10 kelimeli bir kelime dağarcığı gelişmiş olmalı.
     

    24–36 ay arasında ‘Bu ne? Top nerede? Ben kimim?’ gibi soruları anlıyor ve anlamlı cevap veriyor olmalı.
     

    24–36 ay arasında 2 veya 3 kelimeli cümleler kurabiliyor olmalı.
     

    36. aydan sonra kullandığı kelimeler yabancılar tarafından anlaşılıyor olmalı.
     

    4–5 yaşında basit bir olayı anlatabiliyor olmalı.
     

    7 yaşında karmaşık bir olayı anlatabiliyor olmalı.

  • Geçikmiş konuşmanın nedenlerini araştırın

    Çocuğunuzun işitmesine ve konuşmasına engel oluşturan patolojiler araştırılmalı. Psikolojik bir engel varlığını sorgulayın. Daha sonra yaşıyla uyumlu gelişim testi, zeka testi değerlendirmeleri yapılmalı. Ayrıca kas ve sinir sistemini etkileyebilecek rahatsızlıkları araştırın. Tüm bunlar normalse konuşmada gecikmeye neden olabilecek çevresel faktörleri de irdelemenizde yarar var.

     

    Dil eğitimi tüm günü kaplamalı
    Bir çocuğun geç konuşmaya başlamasının nedeni dil yetisinden yeterince yararlanamamasından kaynaklanır. Bu nedenle bu çocukların aynı zamanda olabildiğince erken saptanması büyük önem taşır. Olası nedenler araştırılıp ortaya konduktan sonra nedene yönelik tedavi yapılır. Hiçbir organik rahatsızlığı olmayan, ailede geç konuşma öyküsü olan yakını bulunan çocuk, daha önce de belirttiğimiz gibi bekle-gör yöntemiyle takip edilebilir. Erkek çocukların kız çocuklarına göre gelişimsel dil gecikmesine daha yatkın olduğu biliniyor. Bu süreç içerisinde çocuğunuzun dil eğitimine katkıda bulunmak için öncelikle onunla yeterli ve etkin iletişim kurmalısınız. Konuşması için fırsat vermelisiniz. Çocuğunuzun istediği bir şey için önce bunu sözel olarak ifade etmesini beklemeli, sonra istediği şeyi gerçekleştirilmelisiniz. Günlük iletişiminizi ona soru yönelterek ve cevaplaması için zaman ayırarak sürdürmelisiniz. Ayrıca kısa öyküler oluşturması için çaba harcamasını sağlayın. Çocuğunuzun yakın çevresindeki herkes, onunla birlikte olduğu her anı eğitim olarak düşünmeli, doğru konuşma örneği vermeli ve çocuğunuzun konuşması için fırsat sağlamalı.

  • Neden bazı çocuklar harfleri söyleyemez?

    Bu durumun birçok farklı nedeni olabilir. Yapısal nedenlere bağlı olabileceği gibi, hiçbir nedene bağlı olmaksızın da bu sorun yaşanabilmektedir. En sık karşılaşılan yapısal nedenler arasında; işitme engeli, yarık dudak damak, kaslarda zayıflık, dil bağı, zihinsel gerilik, otizm, nörolojik kökenli bozukluklar yer almaktadır. Ancak çoğu kez herhangi bir fiziksel neden olmaksızın da artikülasyon bozukluğunun varlığı ile sıklıkla karşılaşılmaktadır. Çocuk o sesi çıkartabilmek için gereken doğru pozisyonu henüz bilmediğinden o sesi hatalı üretmektedir. Örneğin kişi “arı” yerine “ayı, “kedi” yerine “tedi” demektedir.

     

    Sesbilgisel bozukluk dediğimiz bir diğer sorunda ise kişi konuşmanın temelini oluşturan dil kurallarına ait bilgiyi edinmede sorun yaşamaktadır. Örneğin 'k' sesinin bir kelime içerisinde doğru kullanırken başka bir kelimede hatalı kullanabilir. Bu durum artikülasyon bozuklukları ile karıştırılabilmekte ve ilerleyen dönemlerde okuma yazma becerilerini edinirken sorun yaşanmasına da neden olabilmektedir.

  • Ne zaman terapi desteği alınmalı?

    Çocuklar her konuda olduğu gibi konuşma seslerini de belli bir sırada ve gelişimsel bir süreç içerisinde öğrenirler. Örneğin 'b' sesini 2-3 yaşlarında öğrenirken 'r' sesini daha geç öğrenmektedir. Ya da bir sesi bir kelime de doğru kullanırken, başka bir kelime içerisinde iken daha zor üretiyor olabilir. Çocuğun konuşma anlaşılırlığının yetersiz olduğu şüphesi ebeveynlerinde ya da öğretmenlerinde oluştuysa mutlaka bir uzman görüşü almakta yarar vardır. Çocuğun yaşına uygun konuşmayı değerlendirmeye yardımcı test bataryaları kullanılarak, doğal konuşma örnekleri alınarak ve gerekli gözlemler yapılarak, çocuğun konuşma seslerini yaşına uygun üretip üretemediği uzman tarafından tespit edilebilir.

     

    Eğer çocuk konuşma seslerinin bir kısmının üretiminde sorun yaşıyor ise, sorun erken dönemde çözüldüğünde daha kısa sürede ve etkili sonuç alınabilmektedir. Terapi desteği almakta geç kalınır ise hem sosyal ve duygusal olarak çocuk etkilenmekte hem de alışkanlıkların yerleşmesine bağlı olarak düzelme biraz daha geç olabilmektedir.

     

    Çocuğuma sesleri doğru üretmesi için nasıl yardımcı olabilirim?
     

    1- Her şeyden önce doğru model olun
    En önemli nokta, çocuğa doğru model olmaktır. En sık gözlenen hata ailenin de o hataya alışması ve hatta kendilerinin de benzer şekilde telaffuz etme başlamasıdır. Örneğin çocuk “su” yerine “fu” diyor ise yakın çevresi de çocuğa “ fu içer misin?” diye seslenebilmektedir.

     

    2- Hatayı asla pekiştirmeyin!
    Bir diğer sorun bu bebeksi konuşma şeklinin erken dönemde ailelere sevimli görünmesidir. 4 yaşını geçmiş bir çocukta bebeksi bir konuşma gözleniyorsa, destek alınmalıdır. Bu konuşmanın gelecek yıllara da benzer şekilde aktarılacağı ihtimali düşünülerek, pekiştirmek yerine yardımcı olmaya çalışılmalıdır.

     

    3- Sürekli konuşmasını düzeltmeyin
    Üretemediği bir ses konusunda, nasıl yapacağını bilmezken sürekli uyarmak, düzeltmek çocuğu duygusal olarak yıpratmaktadır. Aileler evde kendilerince buldukları formüllerle doğru dil pozisyonunu çocuğa öğretmeye çalışıp, işi daha da karmaşık hale getirebilmektedir. Bu nokta da uzman desteği alıp, çocuğa neyi nasıl yapacağını öğretmek daha doğru olacaktır.

     

    4- Hassas davranın!
    Ayrıca ebeveynler ya da yakın çevresindeki diğer kişilerin çocukla dalga geçmesi, bebeksi bulması gibi durumlarda yaşanabilmektedir. Kimsenin konuşmasından dolayı çocukla dalga geçmesine ya da aşağılamasına izin vermemek gerekmektedir. Bu konuda okulda öğretmenlerin de hassas davranması, diğer çocuklarında bu konuda hassas davranmaları konusunda önderlik etmeleri gerekmektedir.


Otizm

  • Otizm nedir?

    Otizm, “otos” kelimesi “kendine dönük”anlamındadır. Sosyal ilişkilerde, ötekiyle ilişki yerine kendi kendine kalan, dış dünyaya ve çevredikelere fazla ilgi göstermemesinden dolayı bu isim verilmiştir. Otizm, bebeklikten başlayan ve yaşam boyu süren, bireyin sosyal duygusal gelişiminde ve ilişkiselliğinde önemli zorluklara sebep olan nörogelişimsel bir bozukluktur.

    Temel zorluk; sosyal ve duygusal alandaki zorlanmadır. Bu bağlamda sosyalleşebilme adımlarındaki gecikmelerle kendini gösterir. Sözsüz etkileşimdeki gecikmeler ve sapmalar görülür. Örneğin; anneyle ve sonrasındaki diğer bakım verenlerle göz kontağı kuramamak, bay bay yapamama v.b.gibi…Sonraki yaşlarda da sözlü etkileşime geçememe zorlukları görülür. Örneğin; çağrıldığında (ismine) tepki vermeme, konuşmama, spontan konuşmayı başlatmama v.b gibi…

  • Otizm belirtileri nelerdir?

    - Göz kontağı kurmama ya da sınırlı bakış

    - Konuşmama ya da konuşma gecikmeleri

    - Dili farklı kullanım (örneğin; kendisinden “ben” yerine “o ya da kendi ismiyle “ bahsetmek”İstiyorum” yerine “Ali istiyor”diye ifade etmesi)

    - Taklit becerilerinde yavaşlık ve zorluklar (Bay bay yapma, hayvan sesleri çıkarma ya da “mış gibi oyunları” nda beklenen zamanlarda ve miktarda gelişimin gerçekleşmemesi…) olabilir.

    - Kısıtlı ve tekrarlayıcı davranış ve ilgi alanları (kendi çevresinde dönme, sallanma, dönen eşyalara uzun ve aşırı ilgi. Örneğin arabayı sürmek yerine, uzun zaman arabanın tekerleklerini çevirebilirler.Uzun saatler dönen çamaşır makinesini izleyebilirler.)

    - Parmak uçlarında yürüyebilirler

    - Ağrı ve acıya daha az tepki verebilirler(örneğin; küçük yaşlarda çocuklar bir yere çarptıktan ya da yürürken düştüklerinde hem fiziksel acı hem de “başaramama”nın verdiği hayal kırıklığının bir ifadesi olarak “ağlama” tepkisi verirler. Oysa otizmli çocuklar böyle durumlarda hiçbirşey olmamış gibi davranabilirler…

    - İsteklerini işaret etmeme ya da yanındaki yetişkinlerin bedenini kullanarak gösterme. (bir yaşından itibaren çocuklar isteklerini işaret parmağıyla gösterebilirler. Otizmli çocuklarda bu durum yavaş oluşabilir ya da annnesinin elini tutarak nesnelerin yanına giderek gösterebilirler.)

    - Tekdüze alışkanlıklar oluşturma konusunda oldukça direnç gösterebilirler. (Eşyaların yerlerinin aynı şekilde, renkte ve sırada olması ile uğraşıları fazladır. Ya da günlük rutinleri değiştiğinde huzursuzlukları daha yoğun gösterebilirler. Çoğu otizmli çocuk AVM gibi ses oranı daha uğultulu alanlarda çok yoğun rahatsızlık tepkileri gösterebilmektedir.

    - Bazen de mekanik seslere aşırı ilgi gösterebilirler.(iş makinaları, elektrik süpürgesi gibi)

    - Yeme ve tuvalet disiplinlerinde gecikmeler de sık rastlanır.

    - Bazı otizmli çocukların uykuya dalma ve sürdürme zorlukları olabilirken bazılarının da uyku düzenlerinde hiçbir problem görülmez.

    - Yaşıtlarına ilgi göstermezler. Çevredeki büyüklerle de etkileşimler başından beri sınırlıdır. İlişki talebi sınırlılık göstermektedir.

    Her otizmli birey özgündür. Bu belirtilerin tamamının olması gerekmez! Ancak yukarıda saydığımız belirtilerden bazıları görülüyorsa mutlaka bir uzmandan görüş alınması gereklidir.

  • Otizmin sinyalleri ve kritik zamanlar nelerdir?

    - Bebeklikten itibaren öncelikle anneyle göz kontağı kurması beklenir. Sonrasında da diğer yüzlere bakarlar. Bu durumun bebekliğin ilk birinci ayından itibaren takibi gereklidir. Göz kontağı olmuyorsa bu bir SİNYALDİR!

    - Bir yaş civarında tek anlamlı kelimeler , iki yaşında iki kelimeyi yan yana getirmesi, üçyaşında ise üç kelimelik cümleler beklenir. Dört yaşından itibaren ise bir hikayeyi, bir durumu tarif edebilme ve mutlaka spontan konuşmaları başlatması beklenir. Bu aşamalarda gecikme olduğunda bu bir SİNYALDİR!

    - 3 yaşından itibaren yaşıtlarına, oyunlara, oyuncaklara ilgi göstermemesi bir SİNYALDİR!

    - Sürekli ve takıntılı bir biçimdeki uğraşıları değişim göstermiyorsa bu bir SİNYALDİR!

    - 8-10 aylıktan itibaren seslenildiğinde kendi ismine tepki vermiyorsa ya da önceleri tepki verirken sonrasında tepkisiz kalmaya başladıysa bu bir SİNYALDİR!

    - 1 yaş civarında gösterildiği haldebay bay, öpücük, tel sarar gibi taklitleri yapmıyorsa bu bir SİNYALDİR!

    Bu sinyaller bir Otizm belirtisi olabileceği gibi otizm olmayan ancakönemli olabilecek ve mutlakaizlenmesi ve müdahale edilmesi gereken kritik gelişim alanları olduğundan mutlaka bir çocuk ruh sağlığı uzmanının değerlendirmesini gerektirir!

  • Otizm Ne Değildir?

    - Otizm bir konuşma bozukluğu değildir!

    - Otizm bir zeka sorunu değildir!

    - Otizm bütünüyle anne ve babanın ruhsal bakım ve ilgisi(ya da ilgisizliği) ile oluşabilen bir bozukluk değildir!

    - Otizmi tamamıyla ortadan kaldırabilecek bir tedavi yöntemi henüz bilinmemektedir.

    - Otizm, büyüdükçe geçen bir durum değildir!

    - Otizmli bireylere tanı koyarken kullanılan bir görüntüleme ya da bir kan testi ya da beyin dalgaları için yapılan(EEG)ile tanı konmaz.Otizm tanısı çocuk ruh sağlığı uzmanının muayenesi sonucunda konur!

    - Otizmi aşılar yaptığına dair bilimsel bir kanıt elde edilememiştir.

    - Otizmin gıdalardaki katkı maddeleri, gluten, rafine şeker ya da başka maddelerin (ağır metal v.s) yaptığına dair bilimsel olarak kanıtlanamamıştır!

© 2018 Özel Çerkezköy Aygüneş Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezi. All rights reserved.

Arama